31 Ocak 2014 Cuma

SÖYLEMEDİK Mİ ?















Söylemedik mi ?


Güzel senin ile yayla yolunda,
Şuradan buradan söylemedik mi ?
Söyleye söyleye dağın başına,
Çıkıp gönülleri eylemedik mi ?


Kıvrım kıvrım idi zülfünün teli,
Beyazdır gerdanı incedir beli ,
Ben bir gümüş yüzük, sen de mendili,
Verip de yadigar eylemedik mi ?


Gülüp konuşarak uslanmadık mı ?
Yolda yağmur yağdı ıslanmadık mı?
Hünkar kayasına yaslanmadık mı ?
Yemin ile ikrar eylemedik mi ?


Mevlüt İhsani'yim ettim dileği,
Ben bakracı aldım sen de küleği,
Karşıki yamaçtan yaban çileği,
Yazmaya kuşburnu düğlemedik mi ?


AŞIK MEVLÜT İHSANİ


BİLMEM






Bilmem

Nice yıldır yürümeyen kervanım,
Benim son çağımda yürür mü bilmem.
Ağustos ayında kalkmaz dumanım,
Kış geldi dağlarım erir mi bilmem.


İnsan sıfatıyla halk olan kullar,
Mücevher kafalar sanatkar eller.
Allah Allah deyip çarpan gönüller,
Ten çürür bu diller çürü mü bilmem.


Hakkın hikmetidir dağlar denizler,
Bir çiğit içinde bir orman gizler.
Gündüz güneş doğar gece yıldızlar,
Gafil bu hikmeti görür mü bilmem.


Bir zerreden yüz bin cihan yaratır,
Perde çekmiş aşıkları aratır.
Mevlüt İhsani’yim yüzüm karadır,
Affeder muradım verir mi bilmem.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ 


BABAMIN TÜRKÜSÜ - OY BENİ BENİ ( FERHAT GÖÇER SESLENDİRMİŞTİR. )

BABAMIN TÜRKÜSÜ - oy beni beni ( sürütme beni )










SÜRÜTME BENİ


Sevdiğim narına canımı yaktım,
Su gibi süzüldüm, arkandan aktım.
Kayadan kayaya yüzümü çaktım,
Yüz üstü yerlerde sürütme beni.


Sevda bir ateştir, aşık da tren,
Yollarım karanlık, yardadır fren.
Başa yitiremez bu hızla süren,
Takıp da arkana yürütme beni.


Hasretin gözümden akıtıyor yaş,
Benim kalbim kebap, senin bağrın taş.
Ben bir karlı dağım, sen oldun güneş,
Vurup da bağrıma eritme beni.


Mevlüt İhsani'nin gel haline bak
Sen bir rüzgar oldun, ben kuru yaprak.
Ben bir ağaç oldum, sen kara toprak,
Basıp da bağrına çürütme beni.





AŞIK MEVLÜT İHSANİ






TAVA




















TAVA

Raftan çıktı, yere düştü, çınladı,
Haber aldım, bizim küçük, ak tava.
Canlı değil, hasta gibi inledi,
Kulağıma bir ses geldi vah tava.

Tanrı kalemini noktaya vurmuş,
Onun hikmetinden eşyayı kurmuş,
Güneş ki ayrılmış, volkan ki durmuş,
Demir olmuş geçilmeyen dağ tava.

Dem kavminin duvarında köşeydi,
Cin kavminin bacasında şişeydi,
Can kavminin ocağında maşaydı,
Dondan dona çok değişti çağ tava.

Elden ele, ilden ile satılmış
Yıpranınca bir yabana atılmış
Adem'in de toprağına katılmış
Meydanlarda hayat sürdü sağ tava.

Adem aldı, duvarına taş koydu,
Putperestler put yaparak baş koydu,
Nuh Peygamber çorba koydu, aş koydu,
Onun sofrasında bir çanak tava.

Büyüğü dünyadır, küçüğü de tas,
Bunlar birbirine değil mi kıyas.
Bundan kısmetini alır, cümle nas.
Kudretin sofrası bu toprak tava.

Bir zaman dolandı Asya'da Çin'de,
Yüksek saraylarda Hint'te Pekin'de,
Seba şehrinin sır melikinde,
Belkıs'ın elinde bir tarak tava.

Şahların adalet masası imiş,
Aşığın maşuka tasası imiş,
Eyyub'un gözyaşı kesesi imiş,
Süleyman'a eritmiştir yağ tava.

Altı kuyruk yağı, üstü mürekkep,
Bir yanında pense, bir yanında kep,
Çekirge dik durur, yılan da kelep,
Mökkem tut, durmayan bu çarktır tava.

Kimine ey oldu, kimine asi,
Ere gümüş hançer devlet parası,
Emrah'a sarayda bir zehir tası,
Garibe bal verdi bir tabak tava.

Mevlüt İhsani'yim ozan yetiştim,
Böyledir bu çarkı düzen yetiştim,
Dedemde dört kulplu kazan yetiştim,
Bizdeki parçası bir ufak tava.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ

BİLEMEM..









BİLEMEM...

Göz yaşımla mektup yazdım rüzgara,
Yellere sana ne söyledi bilemem.
Seni hatırlarım günde yüz kere,
Eller sana ne söyledi bilemem.

Lalelerin rengi ayvalaştı mı,
Muhannet dikene gül dolaştı mı.
Bülbül menekşeye fısıldaştı mı,
Güller sana ne söyledi bilemem.

Hayat geçidine taşlar dökülmüş,
Gönül pınarına yaşlar dökülmüş.
Ah çeke ah çeke saçlar dökülmüş,
Yıllar sana ne söyledi bilemem.

Her gelen dünyada bir dava yapmış,
Ne yapsa insana masiva yapmış.
İnsanlar ne saray kuş yuva yapmış,
Dallar sana ne söyledi bilemem.

Mevlüt İhsanî de yandıkça yandı,
Hayatından bıktı candan usandı.
Gönül yaylasını gezdi dolandı,
Çöller sana ne söyledi bilemem.
             

AŞIK MEVLÜT İHSANİ



YARIM YARIM



Yarım Yarım


Dedim kuşlar gibi kuram yuvayı,
Kanat yarım yarım kol yarım yarım.
Yıllar geçti dolduramam kovayı,
Çiçek yarım yarım bal yarım yarım.


Kimse kaderinden dönemez haşa,
Ömür bir merdiven çıkarsın başa.
İster elli yaşa ister yüz yaşa,
Akıbet kalırsın yol yarım yarım.


Al yeşil giyinip bağrımı yarma,
Benden yüz çevirip yadları sarma.
Tavus kuşu gibi şişme kabarma,
Sende benim gibi kul yarım yarım.


Mevlüt ihsani'yi sevdaya kattın,
Alıp dertlilerin içine attın.
Yadlara destiyi dolu uzattın,
Bana da dedin ki al yarım yarım.




AŞIK MEVLÜT İHSANİ


NAZLI DİLBER


















Nazlı Dilber 

Nazlı dilber sallanarak yürüme,
Lutfeyle göreyim kar yanakların.
Sen beni görüp de mihrap bürüme,
Yerden yere bitir nar yanakların.


Gözlerin harami kaşların elmas,
Solar güzelliğin sana da kalmaz.
Hasretin ok vurur yaram sağ olmaz,
Aşığa çektirir zar yanakların.


Mevlüt ihsani'yi yakma ateşe,
Kimse sevda ile çıkamaz başa.
Mevlayı seversen çıkma güneşe,
Gözlerimi aldı kar yanakların.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ


DÖNE DÖNE





Döne Döne

Haftalar devrolur yıllar devrolur,
Çevrilir bu dünya boş döne döne.
Dünya bir han yeri her gelen gider,
İnsan döne döne kuş döne döne.

Herkesin emanet vardır hanesi,
Dünya emanettir toprak anası.
Hayat bir değirmen insan danesi,
Herkesi öğütür taş döne döne.

Sayısı bilinmez devreden çağlar,
Çiçekli ovalar dumanlı dağlar.
Topraklar güldükçe insanlar ağlar,
Akar gözlerinden yaş döne döne.

Sen Mevlüt İhsan’a bak neler vardır,
İnsanın çektiği feryattır zardır.
Sevinme bahara sonrası kardır,
Gelir insanlara kış döne döne.




AŞIK MEVLÜT İHSANİ


YAR..



          
                















 YAR


Ağlaya ağlaya geldim yanına,
Akan gözyaşımı silemedin yar.

Zalimlik düşer mi senin şanına,
Açtın da yaramı bilemedin yar.


Ben seni severdim sen de yad eli,
Seni de götürdü sevdanın seli.
Gönül kemanına zülfünden teli,
Çektin düzen ettin çalamadın yar.


Ben sana yaklaştım sen benden kaçtın,
Tazgın ceylan gibi dağlardan aştın.
Coşkun nehir gibi köpürdün taştın,
Gönül bahçesini sulamadın yar.


Mevlüt İhsani’yi yaktın arada,
Ben burda gamlıyım sen de orada.
Aşık olan eremezmiş murada,
Sen de muradını alamadın yar...



      AŞIK MEVLÜT İHSANİ


BANA..

             

BANA


Yanaktan şeftali dudaktan buse,
Sevdiğim ikramın az gelir bana.
Açsam kollarımı sarsam boynuna,
Bütün kış ayları yaz gelir bana.


İnan şu sözüme ey şems-ü mahım,
Buluta dayandı feryadım ahım.
Yıllardır çekerim nedir günahım,
Bütün ahbaplardan söz gelir bana.


Dün gece rüyayı ben gördüm yordur,
Banan inanmazsan birine sordur.
Ayrılık mı acı ölüm mü zordur,
Sağlıkta bu acı köz gelir bana.


Yaradan her zaman sevdiği kulla,
Gönül postasında mektubun yolla.
Dudağında ıslat elinle pulla,
Göz açıp yummadan tez gelir bana.


Dert ile gam ile bir aradayım,
Nerde aşık varsa ben oradayım.
Üç beşli bir iki numaradayım,
Mevlüt İhsani de düz gelir bana.



   AŞIK MEVLÜT İHSANİ 


SEVDİĞİM..



Sevdiğim


Aşkın pervanesi döner serimde,
Döndükçe od verir cana sevdiğim.
Sevdan yüreğimde Kafdağı gibi,
Deprenmiyor hiçbir yana sevdiğim.


Ben senin derdinden oldum derbeder,
Ne dizimde takat kaldı ne de fer.
Gözlerin aşk oku kirpiğin hançer,
Sevdan hedef tutmuş bana sevdiğim.


Vurma aşk süngüsü akar al kanım,
Ah u feryat ile çıkmaz mı canım.
Ateşim yanıyor yoktur dumanım,
Dolanırım yana yana sevdiğim.


Yığılsa sarraflar bilmez kıymetin,
Mağripten maşuka söylenir adın.
Dostu bulmak kolay dost olmak çetin,
Merhamet et şu İhsan’a sevdiğim.



AŞIK MEVLÜT İHSANİ


GİTTİ...



                   Gitti


Yıllarım boyunca çektiğim hasret,
Bir damla gözyaşı oldu da gitti,
Ne güldü yüzüme ne kesti müddet,
Açmadan çiçeğim soldu da gitti.

Uzun gecelerim bahtsız sabahlar,
İnledim sızladım çok çektim ahlar,
Dizilse bir yana bahtı siyahlar,
Dünya yetmiş kere doldu da gitti.

Mevlüt İhsani’nin her neşesini,
Sevda güç bağladı kelepçesini,
Gönül zambağını menekşesini,
Felek deste deste yoldu da gitti.


 AŞIK MEVLÜT İHSANİ

SONRA..



Sonra


Ne hastayım ne ölüyüm ne sağım,
Sevda hançerini vurduktan sonra,
Ne bahçeyim ne bostanım ne bağım,
Felek dal budağım kırdıktan sonra.

Vurma hançerini akmasın kanım,
Asla ey olur mu sevda çıbanım,
Yar gelsin üstüme çıkmadan canım,
Gelmesin mezara girdikten sonra.

Mevlüt İhsani’yi düşürdün yasa,
Geceli gündüzlü bitmedi tasa,
Demir çarık giyin demirden asa,
Arasın sevdiğim öldükten sonra.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ

ÜZGÜNÜM



Üzgünüm


Gidenleri eyleyemez,
Yollar üzgün ben üzgünüm.
Dertlerini söyleyemez,
Diller üzgün ben üzgünüm.

Cahil olan söze kanmaz,
Yüz yaşar yine uyanmaz,
Uçtu sunam geri dönmez,
Göller üzgün ben üzgünüm.

Kumaş seçtim çıktı parça,
Ne kol çıktı ne de paça,
Bağrım gibi parça parça,
Şallar üzgün ben üzgünüm.
Bunca gelen yiğit n’oldu,
Kaderin dediği oldu,
Bülbül uçtu gül de soldu,
Güller üzgün ben üzgünüm.
Mevlüt İhsan kara yazım,
Yok kadere itirazım,
Kara kılıf kara sazım,
Teller üzgün ben üzgünüm.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ

USANDIM...



USANDIM


Gözyaşım mürekkep, mızrabım kalem,
Yara mektup yaza yaza usandım.
Gönül postasında hayale selam,
Dertlerimi çöze çöze usandım.


Saatte bir engel çıkar karşıma,
İster derdi taşı ister taşıma,
Nice gün oldu ki yalnız başıma,
Gurbet eli geze geze usandım.


Nice dertler gördüm hak kullarında,
Yatıp uyumamış yar kollarında,
Sevda ocağında aşk yollarında,
Küller gibi toza toza usandım.


Solacaksan yeşil gibi al gibi,
Mevlüt İhsan çiçeği yok dal gibi,
Şaşırdım dalgada bir sandal gibi,
Kürek çekip yüze yüze usandım.


MEVLÜT İHSANİ


GELMEDİ







GELMEDİ 


Nazlı yare canım kurban dedim de,
Çevirdi arkasın sustu gelmedi.
Emrah gibi yol gözettim bir zaman,
Gitti Selvi gibi küstü gelmedi.


Ne vefa dünyanın bir akçesinde,
Bir mendil bir bıçak yar bohçasında,
Leyla al yeşilli gül bahçesinde,
Mecnun dağbaşında esti gelmedi.


Aşık ne kalmışsın aşkın hayında,
Nicesi savruldu sevda yayında,
Şirin al giyerek zevk sarayında,
 Ferhat kafasını ezdi gelmedi.



Mevlüt İhsani’yim aşkın harabı,
Beni sarhoş etti dostun şarabı,
Nesimi Mansuri Mühyet Arabi,
Düşmanı gül attı dostu gelmedi.



AŞIK MEVLÜT İHSANİ

KURUSUN








KURUSUN


Havalar bulutlu topraklar nemli 
Yarim hazırlanma yollar kurusun 
İçerim kan ağlar yüreğim gamlı 
Sana duvak kuran eller kurusun 


Sen allar giyindin ben giydim kara 
Sen gülüp eğlendin ben düştüm zara 
Gelin olup bindiğin gün atlara 
Su veren pınarlar seller kurusun 



Mevlüt ihsaniye bir uzat elin 
Sen benim sevdiğim yadlara gelin 
Mavili yaşmağın yaşlı mendilin 
Asıp kuruttuğun dallar kurusun


AŞIK MEVLÜT İHSANİ


ŞEHİT MEZARI

   



                           

ŞEHİT MEZARI


Şehit mezarından geçtiğim yerde,
Gelen bir inilti tan tan diyordu.
Tarihe gömülmüş hangi  seferde,
Vatan için kurban kurban diyordu.


Sürmüş düşmanları yurdundan atmış,
Kanını yoğurmuş ,toprağa katmış,
Kahraman ölür mü uykuya yatmış,
Var mı evladına çatan çatan diyordu.

Kan ile dolmuştu karlı çizmesi,
Önünde bir yığın düşman kellesi,
Eli yarasında kısıkça sesi,
Kulak verdim vatan vatan diyordu.

Bir arslan heybeti mezar taşında,
Silahı,çantası yanı başında,
Kahraman Türklerin her savaşında,
Şehit abidesi yatan  yatan diyordu.

Mevlüt der Türk genci emanetin al,
Şerefli al bayrak,ak yüzlü hilal,
Aziz cumhuriyet ,şanlı istiklal,
Emanet bıraktı Atan Atan diyordu.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ


29 Ocak 2014 Çarşamba

İŞTE BEN..





İŞTE BEN

Oyununda  yüz yenilmiş zar ararsan işte ben,
Gül yanında kan ağlayan har ararsan işte ben,
Yaktı, yıktı, viran etti feleğin fırtınası,
Dolu döymüş, sel götürmüş yar ararsan işte ben.

Bülbül ötmez, baykuş gitmez, yıkılmış viraneyim,
Al kazmayı, vur bağrıma, göreceksin ben neyim,
Yıllar geçti, eylenmeyen, durmayan pervaneyim,
Odunu yok ateşi var nar ararsan işte ben.

Mevlüt İhsan ağlayarak çaldım gamlı sazımı,
Yüz bin dostum vardır amma toprak çeker nazımı,
Adana’da, Ağustos’ta bulamadım yazımı,

Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ

HAYATIMIN DESTANI..




HAYATIMIN DESTANI

Bin üç yüz kırk dörtte geldim anadan,
Yazdırmışlar tarih ile yılımı,
Dokuz ay bir sene geçti aradan,
Mevla yürü dedi, açtı dilimi.

Çiçek gibi yavaş yavaş büyüdüm,
Adım adım, korka korka yürüdüm,
Anam babam nazarında bir idim,
Beslerdiler çabuk açsın gülümü.

Üç yaşında bilmez hata işledim,
Beş yaşında ahbabımı taşladım,
Yedisinde okumaya başladım,
Bilmez idim kaderimin dalını.

İki yıl okulda verdim başarı,
Asla arkadaştan kalmadım geri,
Okul petek oldu ben oldum arı,
Çalışırdım çabuk yapam balımı.

Hala seçmemiştim sağ ile solu,
Verdiler elime bomba kapsülü,
Aniden patladı, bilemedim dolu,
Yaktı gözlerimi, kesti elimi.

Anam kayalara çaldı özünü,
Fakir idi tutan yoktu sözünü,
Ay geçmeden ağ bürüdü gözümü,
On yaşımda zindan etti yolumu.

On üç on dördüne girince yaşım,
Nice kazalara çok değdi başım,
Gelmezdi yanıma yaren yoldaşım,
Ahbaplarım sormaz oldu halimi.

On yedide yavaş yavaş saz çaldım,
Gahi devam ettim gahi az çaldım,
Yirmisinde bir ustadan ders aldım,
Derdim ile yar ettim telimi.

Mevlüt İhsani’yim geçti çağlarım,
Fidan idim bar vermedi bağlarım,
Yaprak döktü kuş beslemez dallarım,

Kader eğmiş, doğrultamam belimi.

MEVLÜT İHSANİ

OĞUL







OĞUL

Her bir parçam bir diyarda 
Tükenmedi sızım oğul 
Başım dağlar gibi karda 
Gelmez bahar yazım oğul 


Hatırlarım her sofrada 
Gurbet elde Almanyada 
Kavuştursun bizi hüda 
Daha gülmez yüzüm oğul 



Al sazını türkü söyle 
Derdim tükenir mi böyle 
Arzu Müjgan Peri Leyla 
Şirin Solmaz Kızım oğul 



Selam söyle Gülcanıma 
Gelsin uğrasın yanıma 
Bu ihtiyar zamanıma 
Atam desin kuzum oğul 



Mevlut İhsaniyim dilde 
Elim sazda gözüm yolda 
Ne haldesiz gurbet elde 
Zor gecem gündüzüm oğul

           Aşık Mevlüt İhsanii            

SENİ ANLATMAK.......




            SENİ      ANLATMAK.......

          SENİ ANLATMAYI BECEREBİLİR MİYİM BİLMİYORUM .BÜLBÜL AVAZLI,SELVİ BOYLU ÖMRÜ YOKUŞLU BABAM

           BİZ HİÇBİR ZAMAN NE SIKINTILAR NE EZİYETLER ÇEKTİĞİNİ BİLEMEDİK.ÇÜNKÜ BİZE SÖYLEMEZ SADECE ANAMA”SIRMA UŞAKLARIMA SÖYLEME ÜZÜLMESİNLER “ DERMİŞİN.BİZ BABAMIN ÇEKTİKLERİNİ ŞİİRLERİNDE ,TÜRKÜLERİNDE ÖĞRENDİK.
          AMA ANAM......AH     ANAM HER ŞEYE BİREBİR ŞAHİT.ELA GÖZLÜ, ,BEYAZ TENLİ ,CEFAKAR VEFAKAR,ŞİFAKAR SIRMA ANAM.

           BABAM  TİPİ  BORANDA GÜNEŞ, YAĞMURDA  ŞEMSİYE ,SOĞUKTA PALTO,DALGADA YELKEN,KARANLIKTA AYDINLIK,GÜNEŞTE GÖLGE,AÇLIK VE SUSUZLUKTA AŞ-EKMEK,KIŞIMIZDA BAHAR KURAKLIĞIMIZDA BAŞAKTI .
          
           SADECE BİZE Mİ  BÖYLEYDİ SANIYORSUNUZ  . ASLAAAA.KOMŞUSU AÇKEN KENDİSİ TOK DEĞİLDİ BABAM.
           
           SİZE BİR ANIMI ANLATMAK İSTİYORUM.:SICAK BİR YAZ GÜNÜYDÜ SARIKAMIŞ'TA.BABAM DIŞARIDA OTURUYORDU.BEN VE KARŞI KOMŞUMUZ SAFİYE TEYZENİN KIZLARI OLAN BERRİN VE NERMİN LE OYNUYORDUK.BABAM SESLENDİ.”ARZU BALAM HELE YANIMA GEL” DİYE
      
    “ NE OLDU BABA” DEDİM.ARKADAŞLARINI ALDA YANIMA GELİN DEDİ .GİTTİK.BABAM YELEĞİNİN CEBİNDEN PARA ÇIKARDI.SORDU KIZIM BU KAÇ LİRA? BENDE 10 LİRA DEDİM”NERMİN KIZIM BU 10 LİRA SENİN . TEKRAR ELİNİ CEBİNE ATTI BİR 10 LİRA  DAHA ÇIKTI YİNE SORDU .GIZIM BU GAÇ LİRA? DEDİ.BENDE 10 LİRA BABA DEDİM.BERRİN BU 10 LİRADA SENİN YAVRUM.VE ELİNİ BİR KEZ DAHA CEBİNE GÖTÜRÜNCE BANA DA BİR 10 LUK GELİYOR DİYE SEVİNDİM.”ARZU BALAM BU GAÇ LİRA DEDİ ? 5 LİRA BABA”  DEDİM .AL BALAM BUDA SENİN DEDİ.ALDIM AMA….

      KÜÇÜCÜK AKLIMLA BABAMA KÜSTÜM,OYUNU BIRAKTIM VE EVE GİRİP AĞLAYARAK ANNEME ANLATTIM.ANNEMDE  TAMAM BABAN EVE GİRİNCE BEN BİR SORAYIM BAKAYIM BENİM KIZIMA NEDEN 5 LİRA VERDİN? DİYE.. BABAM EVE GİRİNCE  ANNEM GÜLEREK OLAYI ANLATMIŞ  .
BABAM:
    “ ARZU BALAM SEN BANA KÜSTÜN MÜ “NİYE KONUŞMUYORSUN  DEDİ

“ SEN ELLERİN ÇOCUKLARINA 10 LİRA VERDİN  BEN SENİN KIZINIM AMA BANA 5 LİRA VERDİN” DEDİM.  AĞLADIM. O ZAMAN ELLERİNİ VURA VURA GÜLDÜ ( BAZEN ÖYLE GÜLERDİ) GEL HELE YANIMA GARA GIZIM DEDİ VE KUCAĞINA ALDI BENİ. “ONLARIN BABALARI YOK .ONLARA HER ZAMAN HARÇLIK VERENDE YOK.BEN ONLARA BUGÜN VERDİM ,ONLAR BU GÜN ÇOK SEVİNDİLER,BEN SANA HER ZAMAN VERİYORUM SEN HER ZAMAN SEVİNİYORSUN DEĞİLMİ  ?KÜSME  BALAM  DEDİ .BENİ ÖPTÜ.KUCAĞINDAN İNDİM AMAAAA

     BEN AHHH BENNN. YAPTIĞIMDAN NASIL UTANDIM, AĞLAYIŞIMDAN ,KÜSMEMDEN DÜŞÜNCESİZ DAVRANIŞIMDAN UTANDIM.

                                   SELVİ BOYLUM

        SENİ ANLATMAK İÇİN SENİNLE YAŞAMAK GEREKTİ  Kİ ; ÇOK ŞÜKÜR BİZ SENİN BALALARIN KUZULARINIZ VE O  ŞEREFE NAİL OLDUĞUMUZ  İÇİN ÇOK GURURLU VE ŞANSLIYIZ BABALARIN BABASI.

           SEN  BAŞI DUMANLI KARLI YÜCE DAĞ GİBİ DİMDİK, GURURLU, MAĞRUR ,ANLAYIŞLI ,YALANSIZ HER ŞEYİNLE TERTEMİZDİN BABAM.
 
          OKUL ARKADAŞLARIM BANA” ARZU SENİN BABAN  GÖRÜYOR BAKSANA BİZİ SANA TARİF EDİYOR ,AYRICA KIYAFETLERİ ,ELİ YÜZÜ  ÇOK TEMİZ DERLERDİ.BENDE ONLARA GÜLERDİM.”KEŞKE BABAM GÖRSEYDİ ARKADAŞLAR DERDİM.FİZİKİ OLARAK GÖRMÜYORDU AMA, GÖNÜL GÖZÜ HER ŞEYİ GÖRÜYORDU.YÜZÜNE DİKKATLİCE BAKTIĞINIZI HİSSETTİĞİ ANDA ODA SİZE BAKARDI .KONUŞMANIZ ONA, NASIL BİR İNSAN OLDUĞUNUZU ANLATIRDI.ONUN SİZİ ÇOK ÇOK TANIMASINA GEREK KALMAZDI Kİ.GÖRÜR VE HİSSEDERDİ.

          YILLARCA GURBET ELLERİ GEZE GEZE USANMADI. GURBET ELLERİNDE NELER ÇEKTİĞİNİ NELER YAŞADIĞINI  ÇOKTA BİLMİYORUZ..DOSTUM  ,KARDEŞİM,ARKADAŞIM ,EVLADIM ,OĞLUM ,KIZIM,
DEDİĞİ
 İNSANLARDAN  NE DARBELER YEDİ ORASI BİZE KARANLIK

          BABAM  YARADANINA ,ANA- BABASINA,.EŞİNE ,ÇOCUKLARINA,FAKİR FUKARAYA,DOST ARKADAŞINA KOMŞUSUNA KARDEŞ - BACISINA DÜŞKÜN DEĞER VEREN BİR İNSANDI.

         KELİMELERİN BİTTİĞİ BİR YAZI YAZIYORUM.GERÇEKTEN BUNU YAZARKEN KÖTÜ BİR YÖNÜNÜ ARADIM BABAMIN AMA BEN BULAMADIM.BABAMI BİRDE CAN YOLDAŞI  ANAMA SORMAK  GEREKİYOR DEĞİL Mİ?

          YILLARCA DOĞAYA ,DAĞLARA, YOLLARA,BÜLBÜLE , GÜLE, SELE, YELE, KUŞA , KARA KIŞA ,YAZA , SÖZE, GÖZE , ÖZE , ANAYA,  ATAYA,BABAYA ,KARDEŞ BACIYA ,OĞULA KIZA, VATANA ,MİLLETE. HASTALIĞA İLLETE , SEVGİLİYE  ,EŞE SESLENDİ  BÜLBÜL AVAZLI SELVİ BOYLU ÖMRÜ YOKUŞLU BABAM.
    ŞİMDİ O SUSTU BİZLER   SÖYLEYECEĞİZ., UMARIM  SENİ AZICIKTA OLSA ANLATABİLMİŞİMDİR YAKIŞIKLI FİDAN BABAM.

     BU GECEYE ,  SANA  EMEĞİ GEÇEN TÜM DOSTLARA TEŞEKKÜRLER EDİYORUM. HAKLARINI HELAL ETSİNLER DİYOR VE SENİ  HASRETLERLE , SEVGİYLE HER ZAMAN ANACAĞIMIZI SÖYLÜYORUM BABALARIN BABASI

 ÇINAR BABAM.

                                                                     ARZU ŞAFAK