11 Kasım 2014 Salı

         


                                                             DEVAM   YOK
                                         
                   

KOYUNUM YOK YAYLALARI YAYLIYAM
ÇIKAM KAVAL ÇLAM TÜRKÜ SÖYLÜYEM
GURBET ELDE GAM YÜKÜNÜ TAYLAYAM
GÖTÜRMEYE KERVANIM YOK DEVEM YOK



GEL MUHANNET SEVDİCEĞİM KINAM   
EL İÇİNDE BENİ ETTİN SİNEMA
NASİP OLSA DÖNEBİLSEM HANEME
GURBET ELDE KANADIM YOK YUVAM YOK                                  
            


MECNUNMUYUM DAĞ BAŞINI İNLETEM
FERHAT'MIYIM KAYALARI ÇINLATAM
KEREM' MİYİM DERYALARI SÖYLETEM
HAK YANINDA,KABUL OLUR DUAM YOK



İHSANİ' YİM GÖZYAŞIMI SİLERİM
HAYATIMIN OYUNUNA GÜLERİM
DERTLERİMİ KADERİMLE BÖLERİM
 KİMSE İLE HESABIM YOK DAVAM YOK.







                                                                 AŞIK  MEVLÜT İHSANİ   ŞAFAK 
                                                                                                                                                                                                                                          


                                 
                                 
                                   








31 Ocak 2014 Cuma

SÖYLEMEDİK Mİ ?















Söylemedik mi ?


Güzel senin ile yayla yolunda,
Şuradan buradan söylemedik mi ?
Söyleye söyleye dağın başına,
Çıkıp gönülleri eylemedik mi ?


Kıvrım kıvrım idi zülfünün teli,
Beyazdır gerdanı incedir beli ,
Ben bir gümüş yüzük, sen de mendili,
Verip de yadigar eylemedik mi ?


Gülüp konuşarak uslanmadık mı ?
Yolda yağmur yağdı ıslanmadık mı?
Hünkar kayasına yaslanmadık mı ?
Yemin ile ikrar eylemedik mi ?


Mevlüt İhsani'yim ettim dileği,
Ben bakracı aldım sen de küleği,
Karşıki yamaçtan yaban çileği,
Yazmaya kuşburnu düğlemedik mi ?


AŞIK MEVLÜT İHSANİ


BİLMEM






Bilmem

Nice yıldır yürümeyen kervanım,
Benim son çağımda yürür mü bilmem.
Ağustos ayında kalkmaz dumanım,
Kış geldi dağlarım erir mi bilmem.


İnsan sıfatıyla halk olan kullar,
Mücevher kafalar sanatkar eller.
Allah Allah deyip çarpan gönüller,
Ten çürür bu diller çürü mü bilmem.


Hakkın hikmetidir dağlar denizler,
Bir çiğit içinde bir orman gizler.
Gündüz güneş doğar gece yıldızlar,
Gafil bu hikmeti görür mü bilmem.


Bir zerreden yüz bin cihan yaratır,
Perde çekmiş aşıkları aratır.
Mevlüt İhsani’yim yüzüm karadır,
Affeder muradım verir mi bilmem.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ 


BABAMIN TÜRKÜSÜ - OY BENİ BENİ ( FERHAT GÖÇER SESLENDİRMİŞTİR. )

BABAMIN TÜRKÜSÜ - oy beni beni ( sürütme beni )










SÜRÜTME BENİ


Sevdiğim narına canımı yaktım,
Su gibi süzüldüm, arkandan aktım.
Kayadan kayaya yüzümü çaktım,
Yüz üstü yerlerde sürütme beni.


Sevda bir ateştir, aşık da tren,
Yollarım karanlık, yardadır fren.
Başa yitiremez bu hızla süren,
Takıp da arkana yürütme beni.


Hasretin gözümden akıtıyor yaş,
Benim kalbim kebap, senin bağrın taş.
Ben bir karlı dağım, sen oldun güneş,
Vurup da bağrıma eritme beni.


Mevlüt İhsani'nin gel haline bak
Sen bir rüzgar oldun, ben kuru yaprak.
Ben bir ağaç oldum, sen kara toprak,
Basıp da bağrına çürütme beni.





AŞIK MEVLÜT İHSANİ






TAVA




















TAVA

Raftan çıktı, yere düştü, çınladı,
Haber aldım, bizim küçük, ak tava.
Canlı değil, hasta gibi inledi,
Kulağıma bir ses geldi vah tava.

Tanrı kalemini noktaya vurmuş,
Onun hikmetinden eşyayı kurmuş,
Güneş ki ayrılmış, volkan ki durmuş,
Demir olmuş geçilmeyen dağ tava.

Dem kavminin duvarında köşeydi,
Cin kavminin bacasında şişeydi,
Can kavminin ocağında maşaydı,
Dondan dona çok değişti çağ tava.

Elden ele, ilden ile satılmış
Yıpranınca bir yabana atılmış
Adem'in de toprağına katılmış
Meydanlarda hayat sürdü sağ tava.

Adem aldı, duvarına taş koydu,
Putperestler put yaparak baş koydu,
Nuh Peygamber çorba koydu, aş koydu,
Onun sofrasında bir çanak tava.

Büyüğü dünyadır, küçüğü de tas,
Bunlar birbirine değil mi kıyas.
Bundan kısmetini alır, cümle nas.
Kudretin sofrası bu toprak tava.

Bir zaman dolandı Asya'da Çin'de,
Yüksek saraylarda Hint'te Pekin'de,
Seba şehrinin sır melikinde,
Belkıs'ın elinde bir tarak tava.

Şahların adalet masası imiş,
Aşığın maşuka tasası imiş,
Eyyub'un gözyaşı kesesi imiş,
Süleyman'a eritmiştir yağ tava.

Altı kuyruk yağı, üstü mürekkep,
Bir yanında pense, bir yanında kep,
Çekirge dik durur, yılan da kelep,
Mökkem tut, durmayan bu çarktır tava.

Kimine ey oldu, kimine asi,
Ere gümüş hançer devlet parası,
Emrah'a sarayda bir zehir tası,
Garibe bal verdi bir tabak tava.

Mevlüt İhsani'yim ozan yetiştim,
Böyledir bu çarkı düzen yetiştim,
Dedemde dört kulplu kazan yetiştim,
Bizdeki parçası bir ufak tava.


AŞIK MEVLÜT İHSANİ